Özellikle 2022 yılından itibaren hızlı bir ivmeyle artan konut değerlerindeki artış hızının, 2023 Temmuz ayından itibaren yavaşladığı ve daha önceki yıllarda tanıklık ettiğimiz canlılığın son 2 yıldır durağanlaştığını görüyoruz. Tabii ki bu durağanlık konut fiyatlarının düştüğü anlamına gelmiyor ancak enflasyonun altında seyreden fiyat artışlarından söz etmek mümkün.

Bununla birlikte, inşaat maliyetlerindeki yükselişin de konut üretimi ve fiyatları üzerindeki etkisi ve harekete geçirdiği bazı dinamikler yadsınamaz. İnşaat maliyetlerindeki artış, yeni konut üretimini yavaşlatabilmekte olup buna bağlı olarak yeni konut arzının azalması da talebin aynı kaldığı veya daha yüksek olduğu bir piyasada yine konut fiyatlarını artırabilmektedir. Maliyetlerdeki artış, hayata geçirilecek yeni konut projelerinin öngörülen süreden daha geç tamamlanması veya ertelenmesi gibi sonuçlar da doğurabilir. Bu durumun tüketici davranışları üzerindeki etkisinden de bahsetmek mümkün. Fiyatlardaki artış, tüketicinin satın alma kararını erteleyerek alternatif çözümlere başvurması gibi sonuçlar da doğurabilir. 2022 yılından itibaren artan konut fiyatlarının kira bedelleri üzerindeki artış etkisi de bu durumun sonuçlarına örnek olarak gösterilebilir. Buna bağlı olarak, konut satış fiyatlarındaki artış hızındaki düşüşün, kira fiyatları üzerindeki kademeli etkisini de göstermeye başladığını belirtebiliriz.

Fiyat artışları açısından değerlendirme yapacak olursak; son 5-10 yıllık dönemde şehir merkezlerine nazaran çeperlerde yer alan, gelişimi imar planları ile de desteklenen bölgelerdeki konut fiyat artış hızının daha fazla olduğunu söyleyebiliriz. Ulaşım yatırımlarına yakın olan lokasyonlarda bu gelişimin daha da hız kazandığını belirtebiliriz. Ayrıca, deprem sonrası az katlı konutlara olan ilginin de gelişmekte olan bölgelere duyulan talebi yoğunlaştırdığı ve deprem yönetmeliğine uygun olarak inşa edilen binaların da yatırım kararlarında oldukça önemli bir kriter olduğunu vurgulamak gerekir.